29 Aralık 2009 Salı

GÜZEL SÖZLER

-İyilik insanlar arasında kesintiye uğrayabilir. Fakat iyiliği yapanla, Allah arasında hiçbir kesinti olmaz.
(Hadis-i Şerif)
-Doğru bir sözü işitip sonra da onu din kardeşine ulaştırarak öğretmen, ne güzel bir hediyedir
Hadis-i Şerif (Taberani).
-Her şeyin bir anahtarı vardır. Cennetin anahtarı da, yoksul ve fakirleri sevmek ve onlarla ilgilenmektir.
Hadis-i Şerif (İbn-i La�l).
-Hiç biriniz ölümün gelmesini istemesin. Eğer iyi biri ise, yaşamak belki iyiliğini arttırır. Eğer kötü ise, belki tövbe eder.
Hadis-i Şerif (Buhari).
-Adalet güzeldir. Fakat idarecilerde olursa, daha güzeldir. Cömertlik güzeldir. Fakat zenginlerde olursa daha güzeldir. Dinde titizlik güzeldir.Fakat alimlerde olursa daha güzeldir.Sabır güzeldir. Fakat fakirlerde olursa daha güzeldir.Tövbe güzeldir.Fakat gençlerde olursa daha güzeldir.Utanma duygusu (haya) güzeldir. Fakat kadınlarda olursa daha güzeldir.
Hadis-i Şerif (Deylemi).
-Diline sahip ol. Evin sana dar gelmesin. Günahların için ağla.
Hadis (Ukbe bin Amir).
-İnsan yasaklanan şeylere karşı hırslıdır, aç gözlüdür.
Hadis (Deylemi).
-

BİRİ

Sizi sizin kadar tanıyan biri.. Kendini ve hayatı çok iyi tanıyan biri...
Sizi hep düşünen, ama sizin onu düşünüp düşünmediğinizi önemsemeyen biri...
Size sizi anlatabilen, sizi başkalarına anlatmayı çok seven, bunu yaparken gözlerinin içi parlayan biri... Sizin için her şeyi yapmaya, her şeyi başarabilmeye hazır biri.. Ne söylediğini bilen, söylediğini her şeyin arkasında duran, verdiği sözü tutan, randevularına geçikmeyen biri... Nerede nasıl davranacağını kiminle nasıl konuşacağını ortama uymasını bilen biri... Çoçukla çoçuk gençle genç yaşlıyla yaşlı olabilen bunu yapmaktan keyif alan biri...

Gülünecek yerde çekinmeden gülebileni ağlanacak yerde gözyaşlarını saklaya bilen biri... Bazen kıskanç, bazen huysuz,bazen şımarık,bazen bencil, bazen kaprisli, bazen kavgacı, bazen inatçı, bazen geveze ama hep iyi niyetli biri... Sizi kırmaktan incitmekten korkan, size zarar vermeye kalkanlara bütün benliğiyle karşı koyan biri... Kimseye anlatmadığınız sırlarınızı çekinmeden anlatabileceğiniz, çekinemediğiniz, düşüncesine her zaman ihtiyac duyduğunuz ne söylediğini bildiğinden hep emin olduğunuz biri...

Sana ihtiyacım var dediğinizde nerede olursa olsun koşup gelen sıkıntılı anlarınızda yanı başınızda olan ve sizi dinlemekten hiç bıkmayan biri... Birlikte yemek
yemekten, film izlemekten, tiyatroya gitmekten, parkta aylak aylak dolaşmaktan, şarkı söylemekten, müzik dinlemekten hoşlandığını biri... Romantikliğiyle sizi duygu denizinde ucurabilen, gerçekçiliğiyle ayaklarınızın yere basmasını sağlayabilen biri... Süprizleriyle sizi şaşırtan çılgınlığıyla şoka sokan biri... Her zaman güvendiğiniz, size asla ihanet etmeyeceğini bildiğiniz, sizi yarı yolda bırakmayacağından hep emin oldunuğunuz biri... Sizinle sonsuza kadar birlikte yaşayacakmış gibi hissettiğiniz, sevmeden edemediğiniz, onun da sizi sevmekten asla vazgeçmeyeceğini bildiğiniz biri...
HAYATINIZDA BÖYLE BİRİ VAR MI?
VARSA KIYMETİNİ BİLİN

25 Aralık 2009 Cuma

NEDEN FOLKLOR


Folklorumuzun en önemli unsurlarından olan halk oyunları, kendisi ile bütünleşen müzik ve giysilerimiz ile birlikte geçmişten günümüze dek halk kültürümüzü yaşatmamıza ve gelecek nesillere aktarmamıza olanak sağlamıştır.
Halk oyunlarımız tespit edilen 4000 ’ in üzerinde oyun ile dünya üzerinde en zengin oyun karakterine sahip ülke konumuna gelmemizi sağlamıştır. Bir kültür ve medeniyetler beşiği olan yurdumuzun hemen hemen her yöresinde ayrı oyunlar ayrı giysiler ve ayrı müziklere rastlamak mümkündür. Bu da yurdumuzun bu alandaki zenginliğinin bir göstergesidir.
Geçmişe sahip olmayan unsurların geleceğinin de olmayacağı hepimizin malumudur.
Atalarımızdan bizlere miras olan, Türk kültürünün önemli bir parçası, insanlığın ortak kültürel
Ve sanatsal değerlerinden olan halk oyunlarımızın geniş kitleler tarafından tanınması, Korunması, geliştirilmesi gelecek kuşaklara var oluş nedenine bağlı olarak doğru aktarılması bu anlamda yaygınlaştırılması ulusal ve uluslar arası platformda en üst seviyeye de temsil edilmesi sağlanmalıdır.
Kendi kültürüne sahip çıkan, örf, adet, gelenek ve göreneklerine duyarlı, manevi duyguları gelişmiş çağdaş kültürümüzü özümsemiş, uyuşturucu madde, alkol, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan uzak, sağlıklı bir gençlik geliştirmek bu alandaki en önemli hedeflerimizden biridir.
Halk oyunlarımız: diğer sanat dalarından farklı olarak ait olduğu toplumu orijinal karakterlerini taşıyan fertlerin müşterek duygu düşünce ve davranışlarını sergileyen başkasına göre yalnızca güzel ama kendi içinde ilgilenen kişinin dünyasını aydınlatan özelliğe sahip bir etkinliktir. Halk oyunları içinde barındırdığı melodi, ritim ve hareket yapısı ile bireyin bedensel ve ruhsal gelişiminde önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Birlikte oynanınca avantaj ile kişiye kaynaşmayı beraber hareket etmeyi paylaşmayı ve kendini ifade etmeyi öğreten Halk oyunlarının bu özeliklerinden yola çıkarak uygulanacak etkinliklerle ülkemiz insanının bireysel gelişiminin yanı sıra toplumsal gelişiminin de sağlanmasına katkıda bulunmaktır.
İŞTE BU YÜZDEN:
EN GÜZEL
EN OLABİLECEK
EN OLMASI GEREKEN YARINLAR İÇİN HALK OYUNLARI ÇATISI ALTINDA ÜLKEMİZE VE GENÇLİĞİMİZE HİZMET İÇİN BİR ARAYA GELDİK.


Mehmet Salih APARI
Halk Oyunları Eğitmeni

15 Aralık 2009 Salı

BAŞARMANIN AZMİ

Geçmişin izini sürmek geleçeğe ışık tutar.Yansıyan ışığın izinden gitmek mutluluğu ve başarıyı getirecektir.Başarı güzel bir yaşantının habercisi olduğu gibi hayata lazım olan en önemli bir unsurdur."İnsanların en aç olanı, ilme istekli kimsedir. En tok olanı da, ilme hiçbir istek ve ilgi duymayandır."Hadis-i Şerif (Ebu Nuaym).

SEVGİ VE İNSAN


Binbir fenalığın kol gezdiği şu fevkâlade kirlenmiş dünyada, her zaman temiz kalabilmiş bir şey varsa o da sevgi, onca sararıp solan gülendam şeylerin yanında hiç renk atmadan güzellik ve cazibesini koruyabilmiş bir dilber varsa o da yine sevgidir. Dünyada hiçbir millet ve hiçbir toplumda ondan daha gerçek, daha kalıcı bir şey yoktur.

Varlık bilinip görülme fitilinin, sevgi çıtasından tutuşturulması sonucu meydana gelmiştir. Eger Hakk'ın yaratma sevgisi olmasaydı, ne aylar, ne güneşler ne de yıldızlar meydana gelirdi. Kâinatlar birer sevgi şiiri, yerküre de bu şiirin kâfiyesidir. Tabiat kitabı ve eko sistemde her zaman sevginin gür solukları duyulur. İnsanî münasebetlerde de hep onun bayrağı dalgalanır durur.

İnsanın insanları sevip çevresine alâka duyması, hattâ bütün varlığı şefkatle kucaklayabilmesi, biraz da kendini bulup bilmesine, kendi mahiyetini keşfedip Yaratıcısiyla olan münasebetini duymasına bağlıdır. O, kendi derinliklerini, kendi özündeki cevherleri duyup hissedebildiği ölçüde, aynı hususların başkalarında da bulundugunu düşünür, hem Yaradana nisbetin hatırına hem de mahiyetindeki cevherlere karşı kadirşinas davranma hissiyle her varlığı daha bir farklı görür daha bir farklı duyar ve daha bir farklı değerlendirir.


Dünyamızın, cennet haline gelmesinin ve cennet kapılarının ardına kadar açılmasının, açılıp bize "BUYURUN" edilmesinin önemli bir vesilesi sayılan aramızdaki birliği bozmak da neden.! Birlik ve beraberlik, Allah'ın muvaffak kılmasının bir yolu ise, bu ihtilaf ve iftirakın mânâsı da ne!? Ne zaman, bizi birbirimizden uzaklaştıran duyguları, düşünceleri, ruhumuzdan söküp atacak ve birbirimizi kucaklamak için yollara dökülecegiz!

Sevgi yaşatan bir iksirdir; insan sevgiyle yaşar..
sevgiyle mutlu olur ve sevgiyle çevresini mutlu eder. İnsanlık sözlüğünde sevgi bizim canımızdır; biz birbirimizi onunla hisseder, onunla duyarız.
İnsanlık can çekişmede. Düşünemedik her şeyin birbirimizi sevmekle güzelleşeceğini. Doyasıya tadamadık kardeşliğin o güzel hazzını. Ve bilemedik gerçek imanın en güzel ispatı "insan sevgisi" olduğunu. Ey sevgisiyle yeryüzünü cennet eyleyen sevgili!..

"ey şairlerin ŞİİRİ
Şiirlerinse MISRALARI

Ey insanı en çok seven ve en çok sevilen sen; "YEGANE GÜLİZARIMIZSIN!.."
gül sevgimle gül sevdalısı sizlere duayla...

13 Aralık 2009 Pazar

ŞİİR VE BEN

KANAT ÇIRPAN SERÇE

Topraktan fışkırırcasına biten papatyalar
Kırmızı sarı renkli çiçekler,

Yeşilin türlü, türlü tonları ve zerrecikler
Yerkürenin üzerinde seyri sefa yapan böcekler

Gök kubbede asılı duran, erguvan renkli bulutlar
Göğün maviliğine kanat sallayan mahlûklar

Coşkuyla ve özgürce çırpınan serçeler
İşte, o an, o kanat çırpan serce olmak, isteyenler

Bırakır giderdim sonsuzluğa, deli divane
Uzun yolculuğun ahirinde, bedenimle,

Doğanın buğulu ve ibretli şekli
Yağışlı havalarda, göğün gürlemesi

Nasihatli birer işarettir, bilene
Anlayana bir ışıktır, hepimize

Mehmet Salih APARI

GÜZEL GÖRMEK, GÜZEL DÜŞÜNMEK

Sevdiğimiz şeyler ya bizi tanıyor veya bizleri tahrik ediyor veya bizlere refaket etmiyor, bizlerin rağmına mufarakat(Ayrılık) ediyor.Evet madem öyledir o zaman öyle birine yüzünü çevirki senin kıblen lezzetli olsun.Muhabbetin ise zilletsiz bir saadet olsun.

MUTLULUĞU YAKALAMAK


Kazanmak Haketmek Başarmak ! Peki Ne Yaptık ? Yaşamın içinde varolduğumuz sürece, devamlı bir koşuşturma içinde hiç durmaksızın yıllarca çalışıp didiniriz. Hayatın bütün zorluklarına karşı dimdik ayakta durabilmek, en iyiye, en güzele sahip olabilmek adına bir çırpınıştır bu. Mutlu olmak ,başarmak, kazanmak ve haketmek isteriz; bunun içindir bütün çabalarımız. Peki, şöyle bir durup geride yaşadıklarımıza baktığımızda, bugün gerçekten de hak ettiğimiz konumda mıyız? Hatalarımıza, yanlışlarımıza ve keşke lerimize bakıp çok daha iyisi de olabilirdi diye düşündüğümüz oldu mu? Acaba; kazandıklarımız kaybettiklerimizi bize unutturmuş muydu ya da kaybettiklerimiz kazandıklarımızın yanı sıra hayatımızı nasıl etkilemişti? Umutlar büyük, hayaller zordur. Ne kadarına kavuşmuş, ne kadarını gerçekleştirebilmiştik. Asıl önemlisi bugün, şimdi, şu anda gerçekten mutluluğu yakalayabildik mi? Mutlu muyuz? Ya değilsek..! O zaman yanlışı nerde yaptık, hiç sorduk mu kendimize Biz insanlar bunca koşuşturmanın, çalışmanın, bunca uğraşının ardından, harcamış olduğumuz emeğimizin mükafatını hakettim dediğimiz anda, arzu ettiğimiz şeylerin zamanında sahibi olarak alabildik mi? Hiç düşündük mü; gerçekten ne istemiştik? İstediğimizi elde etmek için ne yapmış ya da yaptıklarımız yeterli gelmiş miydi? Neydi yaşamın içinde varolmaktaki amacımız, belirlemiş miydik? Gideceğimiz yere ulaşmak için bir yol çizmiş ve her ne olursa olsun o yolda ilerlemeyi ilke edinmiş miydik? Yoksa maymun iştahlıydık, birden fazla yol çizdikte, ondan ona geçeceğiz derken hedefi mi konduramadık? Bu değilse bile, zor olandan kurtulmak adına karşımıza çıkan ve belki de vazgeçmenin en kolay yolu olan küçük ya da büyük engellerin ardına sığınmak işimize mi gelmişti? Biz kendimizi bilip, kendimizin farkında olduk mu? Kimdik, neydik, neler yapabilirdik, sınırlarımız, ölçülerimiz var mıydı? Hangi konularda yetenekliydik, ortaya çıkarmak, geliştirmek için emek harcadık mı? Yoksa korktuk mu bütün enerjimizin tükenip, gücümüzün yok olmasından? Hiç yapabilirim / yaparım, başarabilirim / başarırım diyerek kendimizden emin olduk mu? Ya da kendimizden emin olduk da acaba larda, mıyım / miyim lerde mi sıkıştı kaldı cesaretimiz; güvenemedik kendimize yola çıkmak için? Peki, hayatımız boyunca elimden gelenin en iyisini yaptım ve çok mutluyum diyebildik mi? Yoksa elimizden gelenin en iyisini yapıyorduk da mutlu olmayı mı beceremiyorduk? Bir yerlerde yanlış olmalıydı mutlaka ama neydi, görebildik mi? Mutlu olan insanları gördükçe nerde hata yaptık diye düşünüp, eksik olanı tamamlamaya çalıştık mı? Bugün için bile geçmişimizden ders alabilmeyi bildik mi? Yoksa umursamadık bile, bir kalemde sildik mi? Hep gülün dikeninden yakındık, dikenin gülü olduğuna şükrettik mi? Hayatın anlamını bildik mi? Sevmekten, sevilmekten, dokunmaktan, hissetmekten, duygularımızı karşılık görsün görmesin ifade etmekten çekindik, korktuk mu? Gençliğimizin farkında olamadan, anlayamadan akıp gitmesinden, dolayısıyla yaşlanmaktan, doyasıya yaşayamadan ölmekten ve bir gün unutulup gitmekten korkup, korkularımızın esiri mi olduk? Peki, korkularımızı yenebildik mi? Kendimize saygı duyduk mu, başkalarından görmek istediğimiz kadar? Pişman olmayı, özür dilemeyi affetmeyi, bağışlamayı bildik mi? Sabırlı olmayı ve beklemeyi öğrenmiş miydik? Anlatılanı işimize geldiği gibi mi anlamıştık? Peki, yanıldık mı? Yanıldığımızı anladık mı? Evet, hepimizde kazanmak, her şeyden önce mutlu olmak isteriz. Çoğu zamanda mutlu olan insanların zaten doğuştan şanslı olduklarını düşünür, isyan ederiz. Bu da mutsuzluğumuzun, başarısızlığımızın nedenlerini kendimizde aramak yerine, şans işte diyerek, altına sığınmanın en kolay yolu olsa gerek.(Hani çaba, hani çalışmak, nerde emek, nerde güven, saygı, sevgi, nerde inanç?) O zaman unutalım gitsin bütün bunları. Madem ki şans işte diyeceğiz boşverelim, her şeyi bir yana bırakalım ve öylesine yaşamaya bakalım. Amaçsız,Hedefsiz,Farklılığımızın farkında olmadan, yolsuz yordamsız Öylesine ,Peki ,bu ne kadar doğrudur; hem kazanmak, hem başarmak, hem de mutlu olmak adına. Hiç düşündük mü? Hiçbir şey için geç kalmış değiliz bence. Bugünün mümkün olmayanları için çalışalım çabalayalım ki; yarınlarımızın mucizeleri olsun. Unutmayalım ; Geç kalmış olmak, ulaşamamak değildir asla Bakın ne kadar güzel söylemiş bu sözleri yazan; HAYAT İÇİNDE ACIDA OLSA YAŞAMAKTIR..! YARINLARA UMUTLAR ÇOK. NE ŞÜPHE DUY,NE DE KORK. ÖYLE TESLİM OLMAK YOK.