Evet değerli Anne Babalar Çocuklarımız, onlar bizlerin canlarından can olan Allah’ın değerli bir emanetidir. Aile olarak onlara gerekli besini vermemiz gerektiği gibi gerekli terbiyeyi vermemiz gerekmektedir. Her geçen gün ilçemiz bünyesinde çığ gibi büyüyen maalesef söylemek zorundayım kötü alışkanlık ve zararlı içecekler(İçki, Balli, Esrar, Tiner) çocuklarımız tarafından kullanılmakta, bunların yanı sıra evden arkadaşlarıma ders çalışmaya gidiyorum bahanesiyle evden çıkan çocuklarımız mahalle aralarında cepte taşınır iskambil kâğıtları oyunu oynamakta. Çocuklarımıza gerekli ilgi ve alakayı gösterip, yanlışı doğruyu öğretip, helali haramı belirtip, çocuklarımızın hayata iyi bir insan olarak, onurlu, dürüst, iyi yetişmiş, insanlara faydalı, kişilik sahibi birey ola bilmemeleri için nelere dikkat etmesi gerektiğini, onlara öğretmek ebeveynler olarak bizim görevimizdir. Gözlerimin önünde cereyan eden bir olay; yanı başında ders kitabı olan bir çocuğumuz ve üç arkadaşı sokak lambası önünde yere kurulmuş iskambil oynamaları adeta içimi kemiren virüs gibi damarlarımda dolaştı. Aman Allah’ım gözlerime inanamadım bu çocuklar bizim çocuklarımız. Bu makalemi yazarken bile, hala duygulanıyorum. Bu durumların basite indirgenmemesi gerektiğini, önemli hata vahim bir durum olduğunu hatırlatır, tüm İlçe halkını Anne Babaları, İdari erkânı ve özelikle, özelikle Okul Müdürlerini, Mahalle Muhtarlarını, Cami İmamlarını bu konuda daha da duyarlı olmalarını bir baba olarak bende ister ve rica ederim. İçilen her zere alkol ve zararlı içecekler hanemize patlamaya hazır birer bomba olduğunu bilelim, bunun yarını olduğunu düşünelim, çocuklarımızın gelecekte nasıl bir evlat olacaklarını düşünelim, onlara rahat ve mutlu olmaları için gerekli ortamı ve dayanışmayı sağlayalım.
Bu güzide İlçemize ve çocuklarımıza hep beraber sahip çıkalım. Çocuklarımıza ihtiyaçları olan gerekli sevgiyi göstermemiz lazım, sevgi ve ilgi sürekliliği olmadığı zaman o çocukta mum alevi gibi çabuk söner gider. İşte o zaman tehlike başlar. Sevgiyi ateşleyen birinci şey ilgidir, değerdir. Hepimizin bir evi vardır. Evimizi yıkılmaktan, yıpranmaktan korumak için sürekli bakım ve ilgi gerekir. Bırakılırsa ev dağılır. Tamiri ertelenirse bozulmalar başlar. Belirli aralıklarla boya badana gerekir. Bir eşya bilgisizlikten tahrip olabildiğine göre insan ilişkilerinde en önemli bağ olan sevgi de sürekli bakım ve ilgiye alınmazsa dağılıp çürüyecektir.
Evet; Çocuklarımıza karşı davranışlarımızın en önemli özelliği, 'onu' memnun etmeye çalışmaktır. Onun zevklerine, isteklerine ve beklentilerine uygun çabalar içinde olmaktır. Ona küçük hediyeler almak. En önemli hediyenin ona ayrılan zaman olduğunu bilmek. Kendi çıkarımızı ikinci planda tutmak. En önemli içten, karşılıksız, samimi sevgi. En iyi âşıkların en duygusal insanlar değil, birbirlerine en çok zaman ayıran insanlar olduğunu unutmayalım.
Sağlam Ailenin üç önemli özelliği olmalı;
1) BİRLİKTE ZAMAN;
İş, eğlence, yemek gibi birçok alanda beraberlik
2) ÖVGÜ VE TAKDİR;
Aile üyeleri karşılıklı ruhsal okşamalar içinde olmalı.
3) DİNE BAĞLILIK;
Düzenli, ibadet etmek.
Unutmayalım ki atasözlerimizin den en önemli olanı ”AĞAÇ YAŞKEN EĞRİLİR” Sözüyle hareket edip çocuklarımıza sahip çıkalım. Çünkü o Çocuklar BİZİM ÇOCUKLARIMIZ.
Mehmet Salih APARI
belismezQmynet.com
28 Mayıs 2010 Cuma
16 Nisan 2010 Cuma
GENÇLİK
Evet, Yaşamın en cilveli yıları olan Gençlik çok değerli bir evre ve bizler bu evrelerden gençmiş olan insanlarız. Kötü ve iyi olan çok şeylerle karşılaştık tabiî ki de ama asıl olan tek bir şey var hepimizin insan olarak yaratanın kulu olduğumuzu ve de kardeş olduğumuzu unutmamalıyız, bu anlamda biz birimize gerekli olan değeri vermeliyiz
.Kardeş bağlarının çok güçlü olduğu Mezopotamya da, örf, adet ve ananelerimiz de çok değerlidir. Misafirperverlik babında ise Anadolulun temsili ve hizmet karıyız. Ama gel gelelim çıkar ve menfaat ön plana çıkınca her şey altüst oluyor. Bura da bir yanlışın olduğunu hepimiz görüyor ve biliyoruz. Bu yanlışın ve çekişmenin önüne geçmek için ne yapmalıyız? Ne söylemeliyiz? Durup bir düşünmek lazım. Bizler ebeveynler evvela canımızdan çok sevdiğimiz geç evlatlarımıza Aile içi eğitimini, örf ve âdetini, nerde nasıl yapacağını, bizlere yakışır bir şekilde toplum içinde hal ve hareketlerine dikkat etmesi gerektiğini ve de en önemlisi ahlaki ve dini ilmini vermeliyiz. Bu anlamda Anne ve Baba olarak hem bu dünyada hem öteki dünyada çocuklarımıza vereceğimiz eğitimle sorumluyuz.
Arkadaş… Zannetme ki gençlik sende baki kalacak, bir gün gelecek saçların ağaracak ve sen o ağaran saçlardan ibret alacaksın. “İHTIYARLARIN KANBURLARI OLMASAYDI BÜTÜN YÜK BİZİM SIRTIMIZDA OLACAKTI”(Risale-i Nur) Bu değerli vecizeleri kulağımıza küpe olarak algılayıp hem geçliğimize hem de yaşlanmış büyüklerimize gerekli önemi vermeliyiz. Büyüklerin sözünü tutmayan geçlik her zaman yenilmeye mahkûm olur.
Deli kanlı, genç, tabirini yaparken bu kelimelerin ne anlama geldiğini düşünelim. İnanın çok mu çok anlam ifade ediyor. Geçlik yılarında hepimizi değişik duygular alır. İşte bu duygu ve düşünce içerisinde kendimizi hep dev aynasında görürüz. Yenilmez, kırılmaz ve de yakışıklı görürüz. Yolda yürürken bile böbürlene böbürlene, birbirimize hava atarcasına yürürüz. Hey
Had… Deli kanlı kardeşim, şu anlamlı ve ders alınması gerekli meseleyi Rivayetlere göre yazmak istedim. Yer ve Gök her zaman birbirlerine üstünlük sağlamak istemişler, biri diğerine “Ben senden daha üstünüm” demiş. Öteki ”Hayır ben senden daha üstünüm” demiş. Gök demiş ki” Peki, nedir bu birbirimize üstünlük sağladığımız şey “ Yer: “ Kâinatın efendisi H.z Muhammet(SAV) benim üzerimde dünyaya geldi, bu yüzden ben senden daha üstünüm” demiş. Gök :” Evet değerli Peygamberimiz(SAV) senin üzerinde dünya ya gözünü açmış. Ama benim üzerimde de Arşı alaya çıkıp Allah’ın huzurunda secde etti “ demiş. Yer :” Peki o zaman hiç birimizin hiç birimize üstünlüğü yoktur” demiş.
Evet, bu rivayetlerden aldığımız ibretli dersten sonra bizler Allah’ın kulları olarak neden birbirimizle çekişiriz, dövüşürüz, kıskanırız, gıybet ederiz. Hepimiz aynı coğrafyanın insanlarıyız. Milletimiz bir, toprağımız bir, bayrağımız bir, Rabbimiz bir, bir, bir, bir, binlerce biriz.
“HEPİMİZ KARDEŞİZ”
Mehmet Salih APARI
belismez@mynet.com
.Kardeş bağlarının çok güçlü olduğu Mezopotamya da, örf, adet ve ananelerimiz de çok değerlidir. Misafirperverlik babında ise Anadolulun temsili ve hizmet karıyız. Ama gel gelelim çıkar ve menfaat ön plana çıkınca her şey altüst oluyor. Bura da bir yanlışın olduğunu hepimiz görüyor ve biliyoruz. Bu yanlışın ve çekişmenin önüne geçmek için ne yapmalıyız? Ne söylemeliyiz? Durup bir düşünmek lazım. Bizler ebeveynler evvela canımızdan çok sevdiğimiz geç evlatlarımıza Aile içi eğitimini, örf ve âdetini, nerde nasıl yapacağını, bizlere yakışır bir şekilde toplum içinde hal ve hareketlerine dikkat etmesi gerektiğini ve de en önemlisi ahlaki ve dini ilmini vermeliyiz. Bu anlamda Anne ve Baba olarak hem bu dünyada hem öteki dünyada çocuklarımıza vereceğimiz eğitimle sorumluyuz.
Arkadaş… Zannetme ki gençlik sende baki kalacak, bir gün gelecek saçların ağaracak ve sen o ağaran saçlardan ibret alacaksın. “İHTIYARLARIN KANBURLARI OLMASAYDI BÜTÜN YÜK BİZİM SIRTIMIZDA OLACAKTI”(Risale-i Nur) Bu değerli vecizeleri kulağımıza küpe olarak algılayıp hem geçliğimize hem de yaşlanmış büyüklerimize gerekli önemi vermeliyiz. Büyüklerin sözünü tutmayan geçlik her zaman yenilmeye mahkûm olur.
Deli kanlı, genç, tabirini yaparken bu kelimelerin ne anlama geldiğini düşünelim. İnanın çok mu çok anlam ifade ediyor. Geçlik yılarında hepimizi değişik duygular alır. İşte bu duygu ve düşünce içerisinde kendimizi hep dev aynasında görürüz. Yenilmez, kırılmaz ve de yakışıklı görürüz. Yolda yürürken bile böbürlene böbürlene, birbirimize hava atarcasına yürürüz. Hey
Had… Deli kanlı kardeşim, şu anlamlı ve ders alınması gerekli meseleyi Rivayetlere göre yazmak istedim. Yer ve Gök her zaman birbirlerine üstünlük sağlamak istemişler, biri diğerine “Ben senden daha üstünüm” demiş. Öteki ”Hayır ben senden daha üstünüm” demiş. Gök demiş ki” Peki, nedir bu birbirimize üstünlük sağladığımız şey “ Yer: “ Kâinatın efendisi H.z Muhammet(SAV) benim üzerimde dünyaya geldi, bu yüzden ben senden daha üstünüm” demiş. Gök :” Evet değerli Peygamberimiz(SAV) senin üzerinde dünya ya gözünü açmış. Ama benim üzerimde de Arşı alaya çıkıp Allah’ın huzurunda secde etti “ demiş. Yer :” Peki o zaman hiç birimizin hiç birimize üstünlüğü yoktur” demiş.
Evet, bu rivayetlerden aldığımız ibretli dersten sonra bizler Allah’ın kulları olarak neden birbirimizle çekişiriz, dövüşürüz, kıskanırız, gıybet ederiz. Hepimiz aynı coğrafyanın insanlarıyız. Milletimiz bir, toprağımız bir, bayrağımız bir, Rabbimiz bir, bir, bir, bir, binlerce biriz.
“HEPİMİZ KARDEŞİZ”
Mehmet Salih APARI
belismez@mynet.com
20 Mart 2010 Cumartesi
KÖTÜ ALIŞKANLIK VE TOPLUM
Yaşadığımız çağ pek çok şey sundu bize. Her işi kolaylaştıran teknoloji çağı insanlara okyanusların derinliklerini uzayın sırlarını aşina kıldı.
İnsanlar yataklarına girip başlarını yastıklarına koyduklarında kolaylıkla uykuya dalamıyor. Herkes her şeyden şikâyetçi. Eşler birbirinden ve çocuklardan, çocuklar da hepsinden şikâyet etmekte. Bunalımın yansımalarını her gün basında görmekteyiz. Televizyonlara, gazetelerdeki haberlere bakıldığında, ülkemizin her bir yanının neredeyse suç mahalline döndüğünü söylememiz yanlış olmaz. Suç işleme oranı küçük yaşlara kadar indi. En olmayacak suç haberlerini bile kanıksadık, sıradan görmeye başladık. Bu açıdan bakıldığında kalbi huzursuz, buhranlı ve asık suratlı bir toplum olmaya doğru gittiğimizi hiçbirimiz inkâr edemeyiz. Huzur ve güven ortamında kişinin başaramayacağı, yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Ama maalesef Ülkemiz genelinde ve özelikler Bölge ve İlimizde ardı sıra adet haline gelen kötü alışkanlıklar maalesef gözler önüne serilince, çok korkunç boyutlar ortaya çıkıyor. İlimiz mahallinde şahit olduğum bir ibretlik durumu ifade etmek isterim. Ortalama olarak yaşları 14 -10- 7 ve de 5 olan dört tane Küçücük kız çocuklarını sigara içerken gördüm. O anki ortam gözlerimin önünden hiç mi hiç gitmiyor. Adeta sigara içerken yarışır halleri ve bir birlerine uzatmaları vahim bir tabloydu, yaşı büyük olan kızın ağzından çıkarıp en küçük yaştaki kızın ağzına sigarayı uzatması unutulmaz bir sahneydi.
Evet, bireysel Ailevi ve de toplumsal bir mesele olan kötü alışkanlıklar akan birer kan gibi içimizde, bu akan kanı ve kötü alışkanlıklara dur demenin zamanı. Acaba bu yavrularımızın hiç mi sahibi yok Annesi Babası yok, neden? Dışarıda ve başıboşlar? Bu yavrularımızın sınıflarında ders yapmaları gerektiği bir saate işlek caddenin bir köşesinde elerinde sigarayla oradan oraya gitmeleri akıl almaz bir şey. Kendi içimizde yaşadığımız mutsuzluğun, kalbimizin bir türlü huzura ermeyişinin keza toplumda genel olarak müşahede ettiğimiz umutsuzluğun ve yeis(Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü) halinin nedenleri elbette pek çoktur. Bunları belli birkaç madde altına sığdırmak mümkün değildir. İnsanın en büyük sorunu hiç şüphe yok ki, yaratılış gayesinden uzaklaşmasıdır. Aslında temel kural Allah’a gerçek anlamda kul olmamız ve bunun gereklerini yerine getirmemiz olmalı. Bu kural, gerçekleştiğinde bundan sonra da müminlerin hem kendi içlerinde huzuru yakalamalarını hem toplum güzelleşmesini sağlayacaktır. Netice itibarıyla, kötülüklerin fazla yer aldığı bir toplumda insanın tek başına kendisini etkilerden koruyabilmesi, buna ilaveten arkadaşlık yaptığı kimseleri güzelliğe doğru çekebilmesi çok zordur. Zira kendisi de zaafları olan birisidir. Bu nedenle, adı ne konursa konsun, insanın kendisini kontrol edecek, kalbindeki ahlâkî meziyetleri her zaman canlı tutacak, Allah ile olan bağını asla koparmayacak bir topluluğa ihtiyacı vardır.
MEHMET SALİH APARI
İnsanlar yataklarına girip başlarını yastıklarına koyduklarında kolaylıkla uykuya dalamıyor. Herkes her şeyden şikâyetçi. Eşler birbirinden ve çocuklardan, çocuklar da hepsinden şikâyet etmekte. Bunalımın yansımalarını her gün basında görmekteyiz. Televizyonlara, gazetelerdeki haberlere bakıldığında, ülkemizin her bir yanının neredeyse suç mahalline döndüğünü söylememiz yanlış olmaz. Suç işleme oranı küçük yaşlara kadar indi. En olmayacak suç haberlerini bile kanıksadık, sıradan görmeye başladık. Bu açıdan bakıldığında kalbi huzursuz, buhranlı ve asık suratlı bir toplum olmaya doğru gittiğimizi hiçbirimiz inkâr edemeyiz. Huzur ve güven ortamında kişinin başaramayacağı, yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Ama maalesef Ülkemiz genelinde ve özelikler Bölge ve İlimizde ardı sıra adet haline gelen kötü alışkanlıklar maalesef gözler önüne serilince, çok korkunç boyutlar ortaya çıkıyor. İlimiz mahallinde şahit olduğum bir ibretlik durumu ifade etmek isterim. Ortalama olarak yaşları 14 -10- 7 ve de 5 olan dört tane Küçücük kız çocuklarını sigara içerken gördüm. O anki ortam gözlerimin önünden hiç mi hiç gitmiyor. Adeta sigara içerken yarışır halleri ve bir birlerine uzatmaları vahim bir tabloydu, yaşı büyük olan kızın ağzından çıkarıp en küçük yaştaki kızın ağzına sigarayı uzatması unutulmaz bir sahneydi.
Evet, bireysel Ailevi ve de toplumsal bir mesele olan kötü alışkanlıklar akan birer kan gibi içimizde, bu akan kanı ve kötü alışkanlıklara dur demenin zamanı. Acaba bu yavrularımızın hiç mi sahibi yok Annesi Babası yok, neden? Dışarıda ve başıboşlar? Bu yavrularımızın sınıflarında ders yapmaları gerektiği bir saate işlek caddenin bir köşesinde elerinde sigarayla oradan oraya gitmeleri akıl almaz bir şey. Kendi içimizde yaşadığımız mutsuzluğun, kalbimizin bir türlü huzura ermeyişinin keza toplumda genel olarak müşahede ettiğimiz umutsuzluğun ve yeis(Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü) halinin nedenleri elbette pek çoktur. Bunları belli birkaç madde altına sığdırmak mümkün değildir. İnsanın en büyük sorunu hiç şüphe yok ki, yaratılış gayesinden uzaklaşmasıdır. Aslında temel kural Allah’a gerçek anlamda kul olmamız ve bunun gereklerini yerine getirmemiz olmalı. Bu kural, gerçekleştiğinde bundan sonra da müminlerin hem kendi içlerinde huzuru yakalamalarını hem toplum güzelleşmesini sağlayacaktır. Netice itibarıyla, kötülüklerin fazla yer aldığı bir toplumda insanın tek başına kendisini etkilerden koruyabilmesi, buna ilaveten arkadaşlık yaptığı kimseleri güzelliğe doğru çekebilmesi çok zordur. Zira kendisi de zaafları olan birisidir. Bu nedenle, adı ne konursa konsun, insanın kendisini kontrol edecek, kalbindeki ahlâkî meziyetleri her zaman canlı tutacak, Allah ile olan bağını asla koparmayacak bir topluluğa ihtiyacı vardır.
MEHMET SALİH APARI
3 Mart 2010 Çarşamba
GÜL KOKUSU
Dalında gonca açmış gül
Zamanını iyi bilir bir gün
Renk verir etrafına sümbülü
Kokusu ferahlatır güne gün
Gülü bilmek değer vermek
Zamanı iyi değerlendirmek
Rengini iyi seçmek
Kokusunu algılamak
Kökten gelen hücreleri
Topraktan gelen bereketi
Şekli çizilmiş ibretli
Budanınca güzelleşir her yeri
İnsanoğlunadır hediye elden ele
Anlamlı günleredir paketiyle
Sevgiyedir dairdir her gülüyle
Anlayana değerlidir her şeyiyle
Gururlanma be zalim etrafına bak hele
Faydan var mı arkadaşa eşe
Yetim kalan mazluma el uzat hayır ile
Çiçek açan, koku saçan güle
Saçımdaki şefkat, fayda vermese
Yüreğimdeki merhamet olmasa çare
Neyleyeyim bunca şanı şöhreti kendime
Yaramasam insanı mahlûkata elim ile
Mehmet Salih APARI
Zamanını iyi bilir bir gün
Renk verir etrafına sümbülü
Kokusu ferahlatır güne gün
Gülü bilmek değer vermek
Zamanı iyi değerlendirmek
Rengini iyi seçmek
Kokusunu algılamak
Kökten gelen hücreleri
Topraktan gelen bereketi
Şekli çizilmiş ibretli
Budanınca güzelleşir her yeri
İnsanoğlunadır hediye elden ele
Anlamlı günleredir paketiyle
Sevgiyedir dairdir her gülüyle
Anlayana değerlidir her şeyiyle
Gururlanma be zalim etrafına bak hele
Faydan var mı arkadaşa eşe
Yetim kalan mazluma el uzat hayır ile
Çiçek açan, koku saçan güle
Saçımdaki şefkat, fayda vermese
Yüreğimdeki merhamet olmasa çare
Neyleyeyim bunca şanı şöhreti kendime
Yaramasam insanı mahlûkata elim ile
Mehmet Salih APARI
Nefs ve Benlik
Nefis insana bu kâinattan faydalanarak lezzet alması için verilmiştir. Lezzet ise, faydalanmanın derin bir boyutudur. Şuur ve idrak sahibi bir varlıkta, şuuru kapanmadığı sürece bu faydalanmanın şükürle neticelenmesi beklenir. Kendi nefs ve gururumuzla hareket etiğimiz sürece toplumda sevme ve sevilme duygusunun çok zor durumlara düşeceğini bilmemiz lazım. Başkasının kusurunu görmek ve kendi kusurumuzu görmemekten gelmemiz hata olur. İnsanlığın yaratılışından buyana gelen kardeşlik şimdiki zamana da yansımalı ve önem verilmeli.
Benlik ve enaniyetlerin dizginlenemez olduğu bir dönemde özgüven ve "ben yaptım" deme gibi değişik tabirlerin gölgesinde nefislerin ukalalaştığını ve küstahlaştığını düşünüyorum. İnsan karakteri, kabiliyet ve istidatları ortaya çıkarılmalı, onların gelişmesine tabiî ki gayret gösterilmelidir. Fakat böyle bir neticeyi elde etmek için kullanılacak üslup ferdi şımartacak ve onu bencillik girdabına düşürecekse ondan uzak kalınmalıdır. Çünkü meseleyi şahsın dar imkânlarına, sınırlı iktidarına ve güçsüz iradesine bina etmek her şeyi daraltma ve zayıf bırakma olur. Her meselede "ben" diyen insan, artık nefsini merkeze kor, onu esas kabul eder, yaptığı her iş ve elde ettiği her başarıyla enaniyetini biraz daha besler. Nefis merkezli ve kendine çok güvenen öyle bir insan, azıcık sürçüp düştüğü bir yerde ise bütün bütün ümitsiz kalır, tutunacak yer bulamaz ve bir daha da doğrulamaz.
Doğruluğu, adaleti, güzelliği, ikramı, letafeti, lezzetleri sevmeyi dünyaya geldikten sonra öğreniyor değildir insan, bunları sevmek sevdirilmiştir insana. Yine adaletsizlikten, yalandan, kibirden, zulümden, iki yüzlülükten, ikrah edilen şeylerden nefret, öğretilmiştir insana. İnsan dünyaya geldikten sonra, kâinattaki herşeye, kâinatta kendini gösteren esma, sıfat ve şuunat-ı ilahiyeye karşılık gelebilecek derinlikte özüne önceden derc edilmiş bulunan şifresel anlamlar, çevresel imkânlar ve kişisel çaba dâhilinde çözülür, sonrasında insan birer duygu olarak hissettiği bu anlamları ifade edebilmeyi öğrenir.
İnsanın zaman içerisindeki sosyal ve düşünsel durumu bir doğru gibi değildir. İnsanı en güzel bir mahiyet ve kıvamlaşma halinde yaratan Zât adına insanın mahiyetine baktığımız zaman ise; ancak, nefsiyle, benliğiyle, aklıyla kalbi kadar barışık olabilen ve kalbinin Allah’tan gayrısına sevdalanması ile, vicdanının Allah’tan fazla acıma duygularına kapılması ile onların da nefis kadar, ene kadar riskli olabileceğini görebilen ve bu risklerden kaçınabilmeyi başarabilen bir insanın rahat ve doyurucu bir nefes alabileceği, aldırabileceği anlaşılmaktadır. "KENDİ NEFSİNİ BEĞENEN VE SEVEN ADAM, BAŞKASINI SEVMEZ"
Benlik ve enaniyetlerin dizginlenemez olduğu bir dönemde özgüven ve "ben yaptım" deme gibi değişik tabirlerin gölgesinde nefislerin ukalalaştığını ve küstahlaştığını düşünüyorum. İnsan karakteri, kabiliyet ve istidatları ortaya çıkarılmalı, onların gelişmesine tabiî ki gayret gösterilmelidir. Fakat böyle bir neticeyi elde etmek için kullanılacak üslup ferdi şımartacak ve onu bencillik girdabına düşürecekse ondan uzak kalınmalıdır. Çünkü meseleyi şahsın dar imkânlarına, sınırlı iktidarına ve güçsüz iradesine bina etmek her şeyi daraltma ve zayıf bırakma olur. Her meselede "ben" diyen insan, artık nefsini merkeze kor, onu esas kabul eder, yaptığı her iş ve elde ettiği her başarıyla enaniyetini biraz daha besler. Nefis merkezli ve kendine çok güvenen öyle bir insan, azıcık sürçüp düştüğü bir yerde ise bütün bütün ümitsiz kalır, tutunacak yer bulamaz ve bir daha da doğrulamaz.
Doğruluğu, adaleti, güzelliği, ikramı, letafeti, lezzetleri sevmeyi dünyaya geldikten sonra öğreniyor değildir insan, bunları sevmek sevdirilmiştir insana. Yine adaletsizlikten, yalandan, kibirden, zulümden, iki yüzlülükten, ikrah edilen şeylerden nefret, öğretilmiştir insana. İnsan dünyaya geldikten sonra, kâinattaki herşeye, kâinatta kendini gösteren esma, sıfat ve şuunat-ı ilahiyeye karşılık gelebilecek derinlikte özüne önceden derc edilmiş bulunan şifresel anlamlar, çevresel imkânlar ve kişisel çaba dâhilinde çözülür, sonrasında insan birer duygu olarak hissettiği bu anlamları ifade edebilmeyi öğrenir.
İnsanın zaman içerisindeki sosyal ve düşünsel durumu bir doğru gibi değildir. İnsanı en güzel bir mahiyet ve kıvamlaşma halinde yaratan Zât adına insanın mahiyetine baktığımız zaman ise; ancak, nefsiyle, benliğiyle, aklıyla kalbi kadar barışık olabilen ve kalbinin Allah’tan gayrısına sevdalanması ile, vicdanının Allah’tan fazla acıma duygularına kapılması ile onların da nefis kadar, ene kadar riskli olabileceğini görebilen ve bu risklerden kaçınabilmeyi başarabilen bir insanın rahat ve doyurucu bir nefes alabileceği, aldırabileceği anlaşılmaktadır. "KENDİ NEFSİNİ BEĞENEN VE SEVEN ADAM, BAŞKASINI SEVMEZ"
26 Ocak 2010 Salı
OKU
Peygamber Efendimiz’e(SAV) vahyedilen ilk ayetin ‘Oku!’ emri ile başladığını bilmek ve bundan etkilenip ve okumanın Allah(cc) katında ne kadar önemli olduğunu düşünmek çok önemli. Zamanla, çok kitap okuyan insanların diğerlerinden hemen ayırt edilebildiğini ve onların adeta bir meşale gibi etraflarına hep ışık saçtıklarına şahit oluruz. Bizler, sizler ve hepimiz bunları bildikten sonra çok, çok okumamız ve araştırmamız lazım.
Bize hediye edilen bir kitabı ne zaman okuyacağım, heyecanına kapılıp okumak ve o kitabın etkisinde kalmak ömrümüz, boyunca unutulmaz bir iz bırakacaktır. Tatil zamanlarında Arapça okumak ve onun yanında gerekli şeyleri öğrenmek, sistemli ders çalışmak, bir kişinin gelecek zamanlarında hayatında başaramayacağı hiçbir şeyin olmadığını görecektir.
Bir süre düzenli olarak kitap okuduktan sonra, hayatımızın bambaşka bir renge büründüğü hissine kapılırız ve görürüz. Uzaktan da olsa ilk kez tattığımız o renkliliği ve canlılığı kaybetmemek için de her gün başka başka kitaplarla tanışmaya ya da hiç olmazsa çok kitap okuyan büyüklerimizden faydalı bilgiler öğrenmeye özen gösterir hale geliriz.
“ Okumasını bilirsen, her insanın bir kitap olduğunu göreceksin.”( W.E.Channing)
Deyimiyle yola çıkarak. Kitapla yetişen nesiller başarı dolu ve iyi yetişmiş olacaktır Kendisini yetiştirmiş, okuyan fertlerin günlük sohbetleri bile farklıdır
Birçok aile, çocuklarının kitap okumamasından şikâyetçidir Kitap okurken sıkılan çocuk, nedense saatlerce televizyon ya da bilgisayar karşısında kalabilir ve nedense sıkılmaz Bilgisayarda oyun oynayarak, televizyon seyrederek büyüyen çocuklarımız gittikçe okuma isteklerini yitirmekte ve okumanın sağladığı imkândan mahrum kalmaktadırlar Karakter gelişimi, bilgiyi ve araştırmayı seven insanların yetiştirilmesi ile mümkün olur Çocukların, kendilerini okuyarak yetiştirmeleri gerekir
Çünkü eğitim sürecinde çocuklara her şey anlatılmaz, yani buna imkân yoktur Yanlış bilgi ile doğru bilgiyi ayırabilen kişilerin sayısının artması için, kişiye çocukluktan itibaren kitap okuma alışkanlığının kazandırılması gerekmektedir Kitap okuma alışkanlığı olan çocukların eğitim süreçleri de çok daha başarılı olmaktadır Buda anne – babaların işlerini kolaylaştırmaktadır Kitap okumayan nesillerin fikir üretme kabiliyetleri körelmektedir ve başarılı bir iletişim kuramamaktadırlar
Özellikle yetişme çağında olan çocuklar ve gençler kendilerine bazı örnek insanlar seçiyorlar. Bu örnekler, kimi zaman kitaplardaki kahramanlar, kimi zaman da televizyondaki meşhur kişiler olabiliyor. Bu sebeple okunan ve izlenen şeylere çok dikkat edilmesi gerekir. Aksi takdirde, yanlış kimseler örnek alınabilir; dolayısıyla, onlara benzemeye çalışan gençler topluma faydalı olacakları yerde zararlı birer insan durumuna düşebilirler.
Daha çok okuyup kelime bilgimizi arttırmamız gerektiğini, bu sayede zihnimizin daha iyi işleyeceğini, şahsiyetimizin daha çok renkleneceğini, konuşma kabiliyetimizin gelişeceğini ve çevremizde daha çok sevilen, sayılan bir kişi olacağımızı anlamalıyız.Bu bilgilerle yola çıkarak deriz, okuyalım, okuyun, okutun, oku ki yarınlarımız umutlu, yuvamız mutlu olsun.
Bize hediye edilen bir kitabı ne zaman okuyacağım, heyecanına kapılıp okumak ve o kitabın etkisinde kalmak ömrümüz, boyunca unutulmaz bir iz bırakacaktır. Tatil zamanlarında Arapça okumak ve onun yanında gerekli şeyleri öğrenmek, sistemli ders çalışmak, bir kişinin gelecek zamanlarında hayatında başaramayacağı hiçbir şeyin olmadığını görecektir.
Bir süre düzenli olarak kitap okuduktan sonra, hayatımızın bambaşka bir renge büründüğü hissine kapılırız ve görürüz. Uzaktan da olsa ilk kez tattığımız o renkliliği ve canlılığı kaybetmemek için de her gün başka başka kitaplarla tanışmaya ya da hiç olmazsa çok kitap okuyan büyüklerimizden faydalı bilgiler öğrenmeye özen gösterir hale geliriz.
“ Okumasını bilirsen, her insanın bir kitap olduğunu göreceksin.”( W.E.Channing)
Deyimiyle yola çıkarak. Kitapla yetişen nesiller başarı dolu ve iyi yetişmiş olacaktır Kendisini yetiştirmiş, okuyan fertlerin günlük sohbetleri bile farklıdır
Birçok aile, çocuklarının kitap okumamasından şikâyetçidir Kitap okurken sıkılan çocuk, nedense saatlerce televizyon ya da bilgisayar karşısında kalabilir ve nedense sıkılmaz Bilgisayarda oyun oynayarak, televizyon seyrederek büyüyen çocuklarımız gittikçe okuma isteklerini yitirmekte ve okumanın sağladığı imkândan mahrum kalmaktadırlar Karakter gelişimi, bilgiyi ve araştırmayı seven insanların yetiştirilmesi ile mümkün olur Çocukların, kendilerini okuyarak yetiştirmeleri gerekir
Çünkü eğitim sürecinde çocuklara her şey anlatılmaz, yani buna imkân yoktur Yanlış bilgi ile doğru bilgiyi ayırabilen kişilerin sayısının artması için, kişiye çocukluktan itibaren kitap okuma alışkanlığının kazandırılması gerekmektedir Kitap okuma alışkanlığı olan çocukların eğitim süreçleri de çok daha başarılı olmaktadır Buda anne – babaların işlerini kolaylaştırmaktadır Kitap okumayan nesillerin fikir üretme kabiliyetleri körelmektedir ve başarılı bir iletişim kuramamaktadırlar
Özellikle yetişme çağında olan çocuklar ve gençler kendilerine bazı örnek insanlar seçiyorlar. Bu örnekler, kimi zaman kitaplardaki kahramanlar, kimi zaman da televizyondaki meşhur kişiler olabiliyor. Bu sebeple okunan ve izlenen şeylere çok dikkat edilmesi gerekir. Aksi takdirde, yanlış kimseler örnek alınabilir; dolayısıyla, onlara benzemeye çalışan gençler topluma faydalı olacakları yerde zararlı birer insan durumuna düşebilirler.
Daha çok okuyup kelime bilgimizi arttırmamız gerektiğini, bu sayede zihnimizin daha iyi işleyeceğini, şahsiyetimizin daha çok renkleneceğini, konuşma kabiliyetimizin gelişeceğini ve çevremizde daha çok sevilen, sayılan bir kişi olacağımızı anlamalıyız.Bu bilgilerle yola çıkarak deriz, okuyalım, okuyun, okutun, oku ki yarınlarımız umutlu, yuvamız mutlu olsun.
29 Aralık 2009 Salı
GÜZEL SÖZLER
-İyilik insanlar arasında kesintiye uğrayabilir. Fakat iyiliği yapanla, Allah arasında hiçbir kesinti olmaz.
(Hadis-i Şerif)
-Doğru bir sözü işitip sonra da onu din kardeşine ulaştırarak öğretmen, ne güzel bir hediyedir
Hadis-i Şerif (Taberani).
-Her şeyin bir anahtarı vardır. Cennetin anahtarı da, yoksul ve fakirleri sevmek ve onlarla ilgilenmektir.
Hadis-i Şerif (İbn-i La�l).
-Hiç biriniz ölümün gelmesini istemesin. Eğer iyi biri ise, yaşamak belki iyiliğini arttırır. Eğer kötü ise, belki tövbe eder.
Hadis-i Şerif (Buhari).
-Adalet güzeldir. Fakat idarecilerde olursa, daha güzeldir. Cömertlik güzeldir. Fakat zenginlerde olursa daha güzeldir. Dinde titizlik güzeldir.Fakat alimlerde olursa daha güzeldir.Sabır güzeldir. Fakat fakirlerde olursa daha güzeldir.Tövbe güzeldir.Fakat gençlerde olursa daha güzeldir.Utanma duygusu (haya) güzeldir. Fakat kadınlarda olursa daha güzeldir.
Hadis-i Şerif (Deylemi).
-Diline sahip ol. Evin sana dar gelmesin. Günahların için ağla.
Hadis (Ukbe bin Amir).
-İnsan yasaklanan şeylere karşı hırslıdır, aç gözlüdür.
Hadis (Deylemi).
-
(Hadis-i Şerif)
-Doğru bir sözü işitip sonra da onu din kardeşine ulaştırarak öğretmen, ne güzel bir hediyedir
Hadis-i Şerif (Taberani).
-Her şeyin bir anahtarı vardır. Cennetin anahtarı da, yoksul ve fakirleri sevmek ve onlarla ilgilenmektir.
Hadis-i Şerif (İbn-i La�l).
-Hiç biriniz ölümün gelmesini istemesin. Eğer iyi biri ise, yaşamak belki iyiliğini arttırır. Eğer kötü ise, belki tövbe eder.
Hadis-i Şerif (Buhari).
-Adalet güzeldir. Fakat idarecilerde olursa, daha güzeldir. Cömertlik güzeldir. Fakat zenginlerde olursa daha güzeldir. Dinde titizlik güzeldir.Fakat alimlerde olursa daha güzeldir.Sabır güzeldir. Fakat fakirlerde olursa daha güzeldir.Tövbe güzeldir.Fakat gençlerde olursa daha güzeldir.Utanma duygusu (haya) güzeldir. Fakat kadınlarda olursa daha güzeldir.
Hadis-i Şerif (Deylemi).
-Diline sahip ol. Evin sana dar gelmesin. Günahların için ağla.
Hadis (Ukbe bin Amir).
-İnsan yasaklanan şeylere karşı hırslıdır, aç gözlüdür.
Hadis (Deylemi).
-
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)